.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

17 Ocak 2017 Salı

Esat, Saddam ve Kaddafi'ye övgüler düzmenin dayanılmaz hafifliği.


Sanal alemde arkadaşlarla bazı paylaşımlar üzerinden tartışma fırsatımız da oluyor. 
Benim son zamanlarda bu tartışmalarda anlamakta en çok zorluk çektiğim şey Esat, Saddam ve Kaddafi hakkındaki farklı yargılar.  
Zalim Esed, bilmem nerede cuma namazı kılacağız filan diyenleri hiç ciddiye almıyorum.
Zaten bunların hayal aleminde yaşadıkları, boş boş yaygara yaptıkları şimdiye kadar yaşanan gelişmeler net bir şekilde gösterdi.
Benim asıl anlayamadığım, Türkiye'de demokrasi savunucusu kesilip te Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki Saddam, Esat ve Kaddafi gibi diktatörlerin eskiden ülkelerinde yaptığı bazı uygulamaları örnek göstererek bunları övmeye çalışmaları.
Demokrasiyi savunan birinin bir diktatörü methetmesinin garabetinin farkında olduklarından olsa gerek bu tür destek verenler genellikle eski yönetimleri şimdiki anarşi ve çatışmalar ile kıyaslıyorlar.
Bazen de eski rejimlerin en güzel denilebilecek (gerçekten halkın her kesimine uygulanıp uygulanmadığını bilmediğim bazı iddiaları) uygulamaları alt alta sıralayıp bu eski diktatörleri ehveni şer göstermeye çalışıyorlar.
Söyledikleri en çarpıcı cümle ise; ''Esat veya Kaddafi, şimdiki teröristlerden çok daha iyiydiler.''
Evet, belki de haklılar.  
Bunlar sadece teröristlerden daha iyi bence. 
O da bir nebze iyi. 
Ama bir yönetimin kıyaslanacağı şey terör örgütleri değildir. Bir yönetim şekli belki başka yönetim şekilleriyle kıyaslanabilir ama terör örgütleriyle kıyaslanması bence komik olmasa bile tuhaf bir yaklaşımdır.
Bir diktatör, sadece terör örgütlerinden daha iyi diye övgüye layık olamaz.
En iyisi demokratik yönetimlerin kurulmasıdır. 
Tamam, bunlar bazı iyi uygulamalar yapmışlar ve dış güçler şimdi bu ülkeleri karıştırıyorlar. 
Kahrolsun dış güçler ama Nasrettin Hoca'nın fıkrasındaki gibi ''Hırsızın hiç mi suçu yok?'' acaba?
Ülkelerinin bu hale gelmesinin en büyük sorumluluğu Esat, Kaddafi ve Saddam değil midir? 
Tamam ABD'den Avrupa'ya, onlardan Rusya ve İran'a kadar herkes bu ülkelere çomak soktu ama aynı ülkeler bazı demokratik ülkelere de aynı şeyi yaptılar ama bu üç ülke gibi karıştıramadılar. 
Demek ki bu üç şahıs ülkelerini çok kötü yönetmiş ve dış müdahalelere karışı zayıf bırakmış. 
Ayrıca güçlü oldukları dönemlerde bu üç şahıs ve rejimleri başta kendi komşuları olmak üzere dünyanın değişik bölgelerindeki ülkeleri iç karışıklığa sürüklemek için şimdi kendilerine yapıldığı gibi terör örgütlerini desteklediler yıllarca. 
Ben oynanan oyunlara karşıyım ama bu tür tek adam diktatörlüklerine de karşıyım. 
Evet bazı iyi uygulamaları olabilir ama gidin modern bir hayvan çiftliğini görün. 
Çiftlik sahibi hayvanlara çoğu insanın sahip olmadığı kadar rahat bir ortam sunuyor. 
En besleyici yemleri veriyor. 
Hastalanmasınlar diye sürekli veteriner kontrolünde tutuyor. 
Ahırı temizliyor, ısıtıyor ve ilaçlıyor. 
Ve hatta sırtlarını kaşımaları için modern aletler takıyor ahıra. 
Bazen bizzat kendi elleriyle de kaşıyor. 
Ama bunu hayvanların iyiliği için değil kendi iyiliği için yapıyor. 
Çünkü sonuçta çiftçi hepsini kesilip etleri yensin diye satıyor. 
Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki diktatörler de halklarına sadece kendi yönetimlerine seslerini çıkarmasınlar diye ve seslerini çıkarmadıkları müddetçe iyi davrandılar. 
Bence bu ülke halkları sadece emperyalistlere karşı çıkanlara destek vermekle düzelmez. 
Bence demokratik olmayan yönetimlerden bir an önce kurtulup doğru dürüst yönetimler kurmaları lazım. 
Bu noktadan sonra çözüm geriye dönüp yeni diktatörler ortaya çıkarmakta değil, teröristleri de diktatörleri de def edip daha demokratik rejimler kurmaktadır.

Saygılar sunarım.

8 Ocak 2017 Pazar

Türkiye'de neden sürekli cami yapılıyor? Sebep dindarlık mı yoksa tembellik mi?


İnternette bazı paylaşımlar görünce bu konuda başımdan geçen bir olayı yazmak zorunluluğunu hissettim. 
İnternet paylaşımında; içinde iki cami olan küçük bir köy resmi ve altında da ''küçücük bir köye iki cami, bunlardan biri kütüphane olsaydı Türkiye şimdi daha iyi bir yerde olurdu'' diye de bir yazı vardı.
Önce ''Acaba?'' diye düşündüm fakat sonra eskiden şahit olduğum bir olay aklıma geldi.
Bu olayı düşününce kendi kendime dedim ki ''Camilerin çok olması, çoğu yerde dindarlıktan değil tembellikten.''
Neden mi bu sonuca vardım?
Anlatayım...
Muhtemelen siz de aynı sonuca varacaksınız....
Ben bir zamanlar 5000 nüfuslu bir yerde çalışmıştım. 
Yüzlerce yıl boyunca Osmanlı tek bir cami yapmış. 
Taştan yapılan adeta sanat eseri gibi bir yapı. 
Cumhuriyet döneminde ise 11 cami yapılmış.
Ama hepsi de gece kondu gibi. 
Sürekli benzin aldığım bir benzinliğin yaşlı bir sahibi vardı. 
Ara sıra sohbet ederdik. 
Bir gün baktım ki benzinliğin karşısındaki boş araziye cami yaptırma derneği levhası asılmış. 
Bunun ne olduğunu sorduğunda yaşlı adam ''Ya, diğer camiler uzak. Gidip gelmek zor oluyor. Şimdi bir de yaşlandığım için daha zor gidip geliyorum. O yüzden bu arsayı satın alıp bu taraflarda oturanlarla kurduğum cami yaptırma derneğine bağışladım. Hem işimiz görülür hem de sevaba girmiş oluruz.'' 
Duyduklarıma inanamamıştım.
''Peki... İmamın maaşını da sen mi ödeyeceksin?'' diye sordum. 
Adam şöyle bir yüzüme baktıktan sonra ''Ne münasebet. Koskoca Diyanet var. Onlar öder.'' dedi. 
Ben de; ''E o zaman sen nasıl bir hayır yaptığını sanıyorsun? Bu işten sana sevap yerine günah gelmesin sonra...'' deyince adam şaşırdı.
''O niye ki?'' diye mırıldandı. 
Dedim ki; ''A be dayı, 500 metre ötede cami varken sen sırf oraya gitmeye üşeniyorsun diye kapının önüne cami yaptırıyorsun. Sonra da o caminin imam maaşını, elektriğini, suyunu benim verdiğim vergilerle ödetiyorsun. Hem burada 12 tane cami var. 13. camiye ne gerek var?'' 
Adam hafifçe gülümsedi.
''Doğru söylüyorsun.... Diğer mahalleye geçen sene bir cami yapıldığında bende onlara senin bana söylediklerine benzer şeyler söylemiştim. Ama şimdi aynı şeyi biz yapıyoruz. Bizimki dindarlık değil tembellik galiba.'' dedi. 
Bunun üzerine ikimiz de gülüştük. 
Bir süre sonra da oradan ayrılıp eve gittim. 
Fakat sonra ne olduysa ben tayin olup gidene kadar o cami inşaatı başlamadı. 
Sonra ne yaptılar bilmiyorum.

Saygılar sunarım.

6 Ocak 2017 Cuma

İstanbul'da Reina'daki Yılbaşı Katliamını Kim Yaptı?

İstanbul'daki yılbaşı katliamında herkes IŞİD'e odaklanmış durumda. 
Peki ya olayın IŞİD'le hiçbir bağlantısı yoksa? 
Ya bu olay Çin ile Türkiye ilişkilerinden rahatsız olan taraflarca yapılmışsa? 
Veya Uygur katliamlarına ses çıkarmamamız için bizzat Çin tarafından organize edilmişse?
Bir başka ihtimal de o gece orada bulunan bazı şahısların ortadan kaldırılması için yapılmış olma olasılığı. 
Bence ilgililer kafasını olayın içine çok fazla sokmayı bırakıp biraz geri çekilmeli ve olan bitene biraz uzaktan bakmalı. 
Böylece büyük resmi görebilirler belki. 
Bence ilk önce öldürülen insanların kimler olduğu iyice araştırılmalı. 
Özellikle de yakın mesafeden ve hedef gözetilerek ateş edilip öldürülenler. 
Bunların kim oldukları, ne iş yaptıkları, bağlantıları filan iyice araştırılmalı.
İŞİD veya PKK saldırıları (Dün İzmir'de olduğu gibi) çabucak ortaya çıkıyor ve failler tespit edilebiliyor. 
Çünkü şehrin göbeğinde eylem yapmak çok büyük bir profesyonellik ve çok detaylı bir planlama gerektirir. 
Şimdiye kadar yapılan eylemlere bakıldığında PKK'da bu profesyonelliğin olmadığı anlaşılıyor.
IŞİD ise uluslararası terör bağlantıları sayesinde son yıllarda bu konuda daha profesyonel hale geldi ama bu olaydaki kadar değil. 
Şimdiye kadar olayın hala çözülememesinden bu işin istihbarat teşkilatları ile bağlantılı profesyonel kişilerce yapıldığı intibaı yaratıyor. 
Kastettiğim tetiği çekenlerin profesyonelliği değil.
O tetiği çeken kişi veya kişileri bulup ikna eden, onlara uygulayacakları bir eylem planı yapan, bu plana göre eyleme katılacakları örgütleyen ve görev taksimatı yapan, onları İstanbul'a getirip eylem gününe kadar gözlerden uzak bir şekilde muhafaza eden, olay öncesinde bu şahısları eylem yerine getiren, eylem sırasında etraftan kontrolsüz müdahaleler olmasın diye önlem alan, eylemden sonra da eylemcileri olay yerinden çıkarıp uzaklaştıran ve izini kaybettiren ekibin profesyonelliğinden bahsediyorum. 
Onun için bence bu olayın altında başka bir çapanoğlu olabileceği ihtimali gözardı edilmemeli.

Saygılar sunarım.

Not: Bu yazıyı beğendiyseniz alttaki butondan facebook, twitter, pinterest ve G+ tuşlarına basarak arkadaşlarınızla paylaşırsanız sevinirim. Teşekkürler.