.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

23 Haziran 2016 Perşembe

Türkiye'nin yaptığı yeni füzesavar sistemi. Dünya bizi kıskanıyor. Amerika ve İsrail ise çatlıyor.



Türkiye'nin yeni süper gizli silahının sırrı.


Geçenlerde kızımla bir yerde oturuyoruz. Üç-dört kişi bağıra bağıra bir şeyler konuşuyorlar. Daha aklı başında görünen ve biraz yaşlıca olan biri hükumeti eleştiriyor, diğerleri ise hükümet yanlısı sanırım. Ama onlardan sadece biri bağıra bağıra bir şeyler söylüyor. Her olumsuz şeyi Amerika'ya, Yahudilere filan yüklüyor. Bir ara, bu hükümet döneminde füzeleri istediği anda geri çeviren yeni bir silah yapıldığını, Türkiye'nin bu gelişmesi karşısında kendilerinin geri kalmalarına ve silahlarının artık Türkiye'ye etki etmeyecek olmasına kızan ABD ve İsrail'in bu hükumete düşmanlık yaptığını söyleyince kendimi tutamayıp güldüm. Bunu söyleyen şahıs, kendisi de bu bilgide bir yanlışlık olabileceği endişesinde olduğundan veya bu iddia kendisine de mantıksız gelmesine rağmen buna inanmayı seçtiğinden olsa gerek çevrede oturanların tepkilerini de takip ediyormuş anlaşılan. Hemen bana seslendi; ''Sen gülüyon ama bunu İsrail bile kabul etti. Geçenlerde, bu silah sisteminden rahatsız olduklarını açıkladılar. Bana inanmıyorsan onlara da mı inanmıyorsun?'' dedi. Ben aralarındaki tartışmaya katılmak istemiyordum ama sataşma olunca cevap vermek zorunda kaldım. Ve dedim ki: ''Arkadaşım, ben sana ve senin gibilere bir şey demiyorum. İzlediğiniz televizyonların ve okuduğunuz gazetelerin hepsi tek bir ağızmış gibi aynı saçma şeyleri söyleyerek sizi aptal yerine koyuyor ve siz de onlara inanıyorsunuz. Buna alıştım artık, bir şey de demiyorum, ama bu senin iddia ettiğin silah konusuna inanmak artık sınırı aşıyor. Çok gülünç. O kadar gülünç ki buna kargalar bile güler.''
Adam celallendi.'' Şimdi bırak bunları da İsrailin endişesine ne diyorsun onu anlat.Madem doğru değil İsrail neden böyle bir açıklama yaptı.''
Cevap verdim.''Kardeşim, değil İsrail, Cebrail bile söylese böyle bir şey mümkün değil. Zaten İsrail'in böyle bir şey söylediğini de bilmiyoruz. O da muhtemelen propaganda. Gelelim bunun neden saçma olduğuna. Bu saçma bir iddia çünkü fizik kurallarına aykırı. Tüm dünyada füzesavar sistemler gelen füzeyi başka bir füze ile vurmak üzerine tasarlanıyor. Ayrıca güdüm sistemlerini karıştıran sistemler de olabilir. Ama uçaklardan bile hızlı hareket eden bir füzeyi 90 derece geriye döndüremezsin. Böyle bir silah değil bizde, dünyadaki en gelişmiş silahları yapan ülkelerde de yok. Hatta varsa uzaylılar bile henüz bunu yapmayı başaramamışlardır.''
Adam hala direnmeye kararlı olarak lafa karıştı.
''Kardeşim, var böyle bir silah. Silahlı Kuvvetlere teslim edilmiş ve 3-4 sene önce kullanıma girmiş. Sen bunun silahlı kuvvetlerde olmadığını nereden biliyorsun ki. Şimdi burada bir asker olsa da sorsak ta, sen de inansan.''
Ben yine güldüm. ''Arkadaşım sen ne iş yapıyorsun bilmiyorum ama bakıyorum da TSK'nın silah envanteri senden soruluyor. Kendini teyit etmek için bir asker arıyorsun ya ben sana hemen bir kurmay albay bulayım.''
''Tamam, bul hadi.''
''Kardeşim, ben emekli kurmay albayım ve öyle bir silah TSK'da yok. Seni kim fişeklemişse fena gaza getirmiş. Keşke öyle bir silah yapmak mümkün olsa da onu da ilk olarak biz yapmış olsak ama maalesef bu tamamen palavra. Bence sen ara sıra seyrettiğin televizyonları izlemeyi bırak ta az sayıdaki yandaş olmayan kanala da bak.''
Adam bu sözler karşısında söyleyecek bir şey bulamadı. Bir iki yutkunduktan sonra; ''Yani şimdi bizi kekliyorlar mı diyorsunuz?''
''Valla durum ortada. Ne yaptıklarına sen karar ver.'' diye cevap verdikten sonra kızımla beraber oradan ayrıldım.
Olayın vehameti bu durumdadır. Birileri ne derse desin birileri bunu halka inandırmak için her türlü yöntemi kullanıyor ve bu tür saçmalıklara inanmaya hazır bir kitle de var maalesef.



3 Haziran 2016 Cuma

Himmet parası ödeyen subaylarla ilgili haber gerçek mi?


Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda himmet parası ödeyen subaylar.... 


Son günlerde ordunun değişik kademelerindeki subayların Cemaat'e himmet adı altında para ödediği, bunların bazılarının eşlerinin sınav yolsuzluklarına bulaştığına dair haberler yayımlanıyor. Bu haberler kendisi de emekli subay olan bazı arkadaşlar tarafından hayretle karşılanıyor. Ben ise bunun hayretle karşılanmasını hayretle karşılıyorum. Bu sebeple bu konuda değerlendirmelerimi yazmak gereği duydum.
Çalıştığım bir birlikte seçimlerde AKP 1. Parti çıkmıştı (O birlik emekli olmadan önce en son çalıştığım birlik değildi.). O zamanlar şimdi paralel dedikleri ile AKP el ele kol kola idi. AKP daha dünkü parti. O zamanlar bu günkü kadar kadrolaşması da yoktu. Bu oyların büyük kısmının cemaat bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Zaten o dönem o birlikte tabur komutanlığı yapan biri ile bir başka üst subayın cemaatçi olduğunu herkes konuşuyordu. İkisi de terfi etti her nasıl olduysa. Yani bu haberdeki iddialarda abartı olabilir ama söylenenlerin tamamen uydurma olduğu söylenemez. Burada Özel Kuvvetler dahil önemli birliklerde çalışan personelden de himmet verenler olduğu söyleniyor. İzmir Casusluk davasında Özel Kuvvetlerden her kademede onlarca kişi birlik dışına tayin edildi. Bunların neden tayin edildiği ve neden kumpas kuranlara destek olacak şekilde yetişmiş kritik personel uzaklaştırılarak yerlerine Özel Kuvvetlerle alakası olmayan veya birlik içinde o görevlere getirilmesi normalde mümkün olmayan şahısların getirildiği iyi incelenmeli. 1992 yılında, terörün en yoğun olduğu ve şimdi mangalda kül bırakmayan bazı çevrelerden bazı insanların homoseksüel raporu alarak askerden kaçmaya çalışırken (Ki bunların büyük kısmının aslında öyle olmadığı, can korkusu yüzünden canlarını kurtarmak için g....ni feda ettikleri televizyon ekranlarındaki tartışmalara bile yansımıştı. Bu olaydan sonra, TSK'nın; homoseksüel olduğu için askerlik yapamaz şeklinde hastahanelerden verilen doktor raporunu yeterli görmeyip, bu tür kişilerin çürüğe ayrılmaları için iş üzerinde iken resim çektirerek heyete sunmaları zorunluluğunu getirdi diye konuşuluyordu o zamanlar. Bu arada konumuz insanların cinsel tercihleri değildir. Burada olayın vahametini vurgulamak için konudan bahsedilmiştir. Yoksa kimin ne yaptığı veya nasıl yaşadığı beni ilgilendirmez, kendisini ilgilendirir.) gönüllü olarak, dilekçe vererek ve seçim süreçlerinde birliğe girmek ve doğal olarak terörle mücadeleye katılmak için aşırı gayret göstererek birliğe katılmaya hak kazanmış, timlerde her türlü çatışmalara girmiş, her çeşit operasyonlara katılmış ve artık çoğu binbaşı ve daha üst rütbelere gelmiş subayların nasıl casusluk kumpası bahane edilerek birlik dışına gönderildiğini iyi incelemek gerekir. Hele kritik yerlere getirilen ve kız gibi (yüksek sesle isimleri söylendiğinde bile yanakları pembeleşen) bazı kişilerin, Özel Kuvvetlerde görev yapmak için gerekli en asgari vasıfları bile taşımadıkları halde kısa sürelerle birliğe girdi çıktı yaptırılarak sonra da hangi kademelere nasıl getirildikleri de incelenirse durum daha iyi anlaşılır. Daha açık konuşayım: 2013 yılında Özel Kuvvetlerdeki Tugaylara kimler nasıl komutan olmuş sonra da paralelciler gözden düşünce daha bir yılları henüz dolmadan nasıl birlik dışına gönderildiklerine iyi bakılırsa bu iddiaların oldukça isabetli olduğu da görülecektir. 
Diğer bir husus ta şu. Herkes; o kumpaslar döneminde ve günümüzde hala, TSK içinden bu kadar bilginin nasıl alındığını, terfi sırası gelen veya kritik yerlerde çalışan kişilerin kimler olduğunun nasıl tespit edilip kumpas kurulduğunu sorduklarında hep şaşırmışımdır. Bazıları hala bu kumpasları dışarıdan yaptılar filan diyor. İş içeriden yapılmasa, en azından içeriden işbirlikçiler olmasa böyle detaylı yapılamazdı. Personeli en iyi kim bilirse işbirlikçileri de orada aramak lazım. Onun için ben derim ki o dönemde Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıklarının personel başkanlıklarında ve özellikle de kurmay şubelerde kimlerin çalıştığına bakılırsa durum daha kolay anlaşılır. Bir personel başkanının TSK'da paralelcilerin başı olduğu ve bunu doğru çıkarır şekilde bu kişinin paralelcilerin terör örgütü diye isimlendirilmeye başlanmalarına paralel olarak pasif bir göreve atandığını da gözden kaçırmamak lazım. Hatta bu kişinin kellesinin tam olarak koparılmamasının sebebinin de çok yüksek mevkilerdeki bir politikacının bir yakınının damadı olmasından kaynaklandığını da Ankara mahfillerinde herkes konuşuyor. Hatta geçenlerde şunu duydum. Fethullah Gülen şu anda Türkiye'de en çok Silahlı Kuvvetlere güvendiğini söylüyormuş. Neden acaba. Her kurumda darbe yedikleri halde TSK'da hala oldukça etkin olduklarından olabilir mi? Her neyse, lafı daha fazla uzatmayayım. TSK o kadar da büyük bir kurum değil, onun için herkes herkesi az çok tanır ve ne olduğunu bilir. Kimin KHO'da cemaatçilikten tutuklandığını, kimlerin kapısında nöbet beklendiğini, bunların hangilerinin cemaate fazla bulaşmamış diye atılmadığını ve bunların nasıl terfi ederek nerelere atandıklarını da bilir. Onun için bu habere şaşan subay olmaması lazım bence.