.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

20 Şubat 2016 Cumartesi

Dikkat. Muhaberat başta olmak üzere yabancı istihbarat örgütlerinin hain planı: Türkiye'de mezhep çatışması (Alevi-Şii-Sünni) çıkarma planları.



    Türkiye'de mezhep çatışması.


Deniz BAYKAL, her ne olduysa birden bire CHP içinde muhalif bir hareket yaratmak için son günlerde bazı hamleler yapmaya başladı. Tabii bunu yaparken her ne kadar söylediklerinden çoğunda haklı olsa da Suriye üzerinden mezhepçilik yapmayı da ihmal etmedi. Bunun üzerine adamı partiden ihraç etmek için işlemler başladı. Partiye hakim olanlar da onun söylediği ve haklı olduğu şeyleri bir yana bırakarak mezhep konusu ile ilgili sözlerine yüklenerek bir linç kampanyası başlattılar. Ben bu konunun sadece CHP iç meselesi olduğunu sanmıyorum. Son yıllarda Türkiye'de oynanmaya başlanan mezhepçilik ve bunun üzerinden toplumu kamplara bölerek çatıştırma oyununun bir parçası olarak görüyorum. Bu yakılan ateşe nedense hem hükümet, hem CHP ve hem de Baykal gibi bazı özel ve tüzel kişiler de hevesle odun taşımakta ve ateşin alevlenerek Türkiye'yi yangın yerine dönüştürmeye çalışmaktadır.
    Bu oyunun temel argümanı Suriye iç savaşını bir mezhep savaşı şeklinde sunmaktır. Son zamanlarda Esat'ı Alevi veya Şii diye damgalayıp karşısındakileri de Sünni güçler diye etiketliyerek savaşı bir mezhep savaşı olarak sunmaya çalışanlar vardır. Esat'ı herkes olduğundan farklı bir şey yapıyor nedense. Kimisi Alevi diyor kimisi Şii. Halbuki adam ne Alevi ne de İranlılar gibi bir Şii. Adam Nusayri. 7 İmamcı ve İsmaililere benzer farklı bir inanç. Hint dinlerinde yaygın olan ancak İslam inancında olmayan Reenkarnasyon gibi ilginç inanışları olan kendine has bir inanç grubu. Şia genel grubu içine sokulsa da, Fransızların emperyalist emelleri için uydurduğu bir isim olan Arap Alevisi dense de farklı bir mezhep. Fakat bunun hiçbir önemi yok. Çünkü Esat Nusayrilere dayanarak ayakta duruyor zannedilse de aslında kendisi İngiltere'de okumuş laik bir diş hekimi. Ayrıca karısı da Suriye'nin en büyük Sünni Arap aşiretinin liderinin kızı. Ben kendisinin bu işlerle çok fazla ilgili olduğunu sanmıyorum. Kendisine kalsa belki de iktidarda kalmak için Suriye'nin harabeye dönüşmesine izin vermezdi. Ama BAAS Partisi ve bu parti sayesinde iktidarı ellerinde tutanlar kolay yöneteceklerini düşündüklerinden biraz psikopat ve kontrolü zor, Cumhuriyet Muhafızları Tugayı komutanlığı yapan abisi yerine yaş sınırı düşürülerek (çünkü cumhurbaşkanı için şart koşulan yaştan küçüktü) devlet başkanı seçildi. BAAS Partisi ise ne Nusayri, ne de Sünniler tarafından kuruldu. Kurucusu Hristiyan bir Arap'tır. İdeolojisi Arap aşırı milliyetçiliğidir. Yönetim anlayışı tek parti diktatörlüğüne dayanan Arap Sosyalizmi (aslında Sosyalizm ile uzaktan yakından alakası olmayan bir sistem, bir tür devlet kapitalizmi) dir. Ama nedense, belki Muhaberat, belki İran veya Rusya'nın yaptırdığı propaganda ve psikolojik harp sayesinde bu konu Türkiye'de bölünmelere sebep olacak şekilde uzun süredir kullanılıyor. Ve acıdır ki bu propaganda etkili oluyor. Ben Suriye sınırında çalıştım. Suriye'ye de çok gittim. İstihbarat işinde çalıştığımdan çok sayıda Suriyeli haber elemanı ile de irtibatım vardı. Bu sebeple yukarıda yazdıklarımdan eminim. Eğer Esat propagandası yapıldığı gibi Alevi siyaseti (o da her neyse ya, boş verin) yapıyor olsaydı Suriye'de tüm aleviler devletçe korunur ve kollanırdı. Ama öyle olmadığını ben biliyorum. Bazı kimseler Türkmen deyince Suriye'deki tüm Türkmenleri Sünni zannediyor. Ama yanılıyorlar. Türkmenlerin bir kısmı aynı Anadolu Tükmenlerinin bir kısmı gibi Alevi inancındadırlar. Ben orada görev yaparken Esat (BAAS) rejimi bunu hiç kaale almıyordu. Sünni Türkmenler gibi Alevi Türkmenler de 2. sınıf vatandaş muamelesi görüyordu. Araplaşmaları için diğer Türkmenlerle aynı baskı uygulanıyordu. Her neyse. Bu konu Türkiye'de bu kadar propaganda yapılınca demek ki bu Baykal'a kadar etki etmiş. O da bunu fırsat bilip cehaletini ortaya koymuş. Çünkü Halep karakter olarak bir Sünni şehri değil bir Türkmen şehridir. Bu konuda Suriye'den geri çekilen Yıldırım Ordular grubunun 7. Ordusunun Komutanı olan Atatürk'ün İstanbul'a çektiği telgraflar da okunabilir. Orada diyor ki: Bölge ağırlıklı olarak Türkçe konuşan Türkmenlerden oluşmaktadır. Halep ve civarında Türkmen olduklarını söyleyen ancak Türkçeyi pek iyi konuşamayan, kısmen araplaşmış ve Arapça konuşan insanlar da dikkate alındığında bölge Türkiye'de kalmalıdır. Aynı argümanlar Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması görüşmelerinde de ileri sürülmüştür. Bence bu konu Suriye üzerinden Türkiye'de yeni bir kutuplaşma ve çatışma ortamı yaratmak isteyenlerin bir oyunu. Bu oyuna gelmemek lazım diye düşünüyorum.



20.2.2016