.quickedit {display:none;} .quickedit {display:none;}

8 Eylül 2015 Salı

Dağlıca'da ne oldu? Kısa bir değerlendirme.


Anahtar kelimeler: Dağlıca Taburu, PKK Terör Örgütü, PKK saldırısı, zırhlı araçlar, mayın, komando, özel kuvvetler, operasyon.


İki gündür her kafadan bir ses çıkıyor. Kimi yüzlerce PKK'lının katıldığı mayınlı bir pusudan bahsediyor, kimi 70'e kadar şehit olduğunu iddia ederek provakasyon yapıyor. Ben, böyle dağ başında bir taburun komutanlığını yapmış ve birçok olayını yaşamış biri olarak şu ana kadar öğrendiklerime göre bir değerlendirme yapmak istiyorum. Öncelikle şehit ve yaralı miktarından başlayayım. Tüm haber ve görüntülerden 2 adet zırhlı araca mayınlı bir saldırı yapıldığı anlaşılıyor. Görüntülerdeki araçlar gerçek araçların görüntüsü ise o araçlar 3 mürettebat ve yaklaşık 8 personel alıyor. Yani 2 araçta normalde 22 kişi olması lazım. Araçların durumuna bakarsak herhangi bir zarar görmeden o araçlardan çıkan bir personel de olmaması lazım. Dolayısıyla 16 şehit ve 6 yaralı açıklaması doğru bir açıklamadır diye düşünüyorum. Diğer ülkelerin ve PKK kaynaklarının açıklamasına itibar edilmemelidir. Onlar haberleri PKK kaynaklarından almaktadırlar. PKK'lılar iki sebeple asker zayiatlarını abartılı olarak bildirmektedirler. Birincisi Türkiye ve dünya kamuoyunu etkilemek yani çok güçlü oldukları propagandası yapmaktır. İkincisi ise kendi iç kamu oylarına yöneliktir. Bu da iki sebeple yapılmaktadır. Öncelikle eylem yapan grup tarafından, PKK yöneticilerine, çok başarılı bir eylem yaptıklarını söyleyerek kendi iç hiyerarşilerinde yükselmek için rakamları aşırı abartarak rapor etmektedir. İkinci sebep ise PKK yöneticileri eylem yapan grupların yalan rapor verdiklerini bildikleri halde örgüt içindeki militanların moralini yükseltmek için buna göz yummalarıdır. Bu tür bir tecrübe müsaadenizle aktarayım. Tabur komutanlığını aldığımda eski tabur komutanından, PKK'lıların ayda en az bir defa tabur merkezinden 17-18 km. mesafedeki bir üs bölgemize ve onun emniyet tepesine taciz ve saldırıda bulunduğunu öğrendim. Hakikatten eski tabur komutanı gittikten 1 hafta sonra söz konusu üs bölgesi emniyet tepesine bir taciz yapıldı. Tarafımdan telsizle yönlendirerek taciz def edildi. Telsizle yönlendirmek zorunda kaldım çünkü taburda daha önce çatışma tecrübesi olan benden başka bir üstçavuş ve bir uzman çavuştan başka kimse yoktu. Onlar da benim bulunduğum bölgedeki bir bölükte görev yapıyorlardı. Neyse. Bu olayın hemen ardından tabur s-3'ünü 1 takım askerle birlikte gece sızma şeklinde bir yürüyüşle o üs bölgesine gönderdim. Oradaki personele moral vermek ve destek olmaları için de 15 gün orada kalacaklardı. 10-12 gün sonra tekrar bir taciz olunca ertesi gece ben yanıma bir takım ve 1 GKK timi alarak oraya gittim. Sabah erkenden emniyet tepesine, oradan da taciz gelen bölgenin en yüksek tepesine çıktım. Tepeye bir takım komutanı ile bir takımı emniyet için bırakarak yukarıdan aşağıya doğru sırtları ve dere yataklarını araştırdım. Gördüğüm şuytdu: Teröristler yıllar boyunca hep aynı mevzilere girip bu üs bölgesinin emniyet tepesine saldırmışlardı. Hatta bu tepeye askerler arasında şamar tepe deniliyormuş. Mevzilerde gördüğüm paslı kovanlarla yeni kovanların hep aynı yerde olduğuydu. Bu mevzilerin GPS ile koordinatını aldım. Emniyet tepesindeki s-3'e de harita ve manzara krokisi üzerinde işaretlettirdim. Tepeye dönünce bölükteki her silahı ateş ettirerek bu hedeflere tek tek tevcih ettirdim. Sonra da şu emri verdim: Her havanın 3 mermisi barut hakkı ayarlanmış halde hazır bulunacak. Havanların tevcihleri de asla bozulmayacak. Teröristler taciz ederse herkes mevzilerde yatacak ve hedef göstermeyecek. Ama her havan bu üçer mermiyi otomatik olarak atacak. Aynı anda her biri bir hedefe tevcih edilmiş uçaksavar makineli tüfekleri 50, uçaksavar topu 10, otomatik bomba atar 30 mermiyi hedef gözetmeksizin atacak. Ondan sonra personel kafasını kaldırıp hedef arayarak ateş edecek. Bu hazırlık ve müteakiben verdiğim diğer emniyetle ilgili emirlerden sonra geri döndüm. Ha birde acaba işe yarar mı diye tabur merkezindeki 1 ASKARAD'ı da oraya götürmüştüm. Köylüler de benim geldiğimi duyunca gelmişlerdi. Radar araçtan indirilince köylüler komutan bu nedir diye sordular. Ben de; Tugay'dan yeni bir cihaz gönderdiler. Bu yeni icat edilmiş gizli bir radar. Teröristler sürekli dere yataklarından görünmeden yaklaşıp karakola ateş ediyorlar ya, onu önlemek için gönderdiler. Bu alet tepelerin arkasında da olsa, dere yatağından da gelse yaklaşanı gösteriyor. Şimdi gelsinler de görelim bakalım dedim. Köylüler meraklı meraklı cihazın bir yerini görmek ister gibi baktılar ama sandık içinde olduğundan bir şey göremediler. Neyse 1 hafta sonra telsizden yine taciz haberi aldım. Bölük komutanını aradım. Tuhaf bir durum vardı. Teröristler makineli tüfekle ateş etmeye başlamışlar. Emir verdiğim gibi tüm tevcihli silahlar anında ateş etmiş ve 30-40 saniyelik bu sürenin ardından kafalarını kaldırınca ateş eden kimse görülmemiş. Acaba emniyet tepesindeki askerler gece ay ışığı yansıması vb. bir şeyi görüp ateş mi etti diye bu bölüğe 8-9 km mesafedeki diğer bölüğü telefonla aradım. Onlar da teröristlerin makineli tüfekle tacize başladığını ama ilk merminin hemen ardından ani karşılık alınca başka ateş etmediklerini söylediler. Ben de bölük komutanını tekrar arayıp; yeni radarın işe yaradığını, teröristler daha tepelerin ardından ve dere yataklarından yaklaşırken tespit edilip tedbir alındığını köylülere anlatmasını söyledim. Bundan sonra 2 yıl boyunca tek bir taciz olmadı. İlginç olan ertesi gün PKK yayın organlarında yapılan eylem sonucu 13 askerin şehit edildiğini, onlarca askerin yaralandığını, hatta askerleri kurtarmak için müdahale eden bir zırhlı aracın da roketle vurulduğunu yazıyordu. Daha sonra eylemi yapan grubun Kuzey Irak'a çektiği raporun telsiz dinlemesi Tugay'dan geldi. Bu raporda da aynı şeyler söyleniyordu. İşin komik tarafı taburda tek bir zırhlı araç, bir kobra vardı ve o da tabur merkezindeydi. O bölükte 3 mersedes kamyon hariç araç ta yoktu. Daha da komiği, bölük komutanı ertesi gün köylülere durumu anlatınca köylüler çok şaşırmışlar. Onların tacizden haberi bile olmamış. Akşamki atışları da benim zaman zaman yaptırılmasını emrettiğim gece atışlarından biri sanmışlar. Gelelim Dağlıca'daki saldırıyı yapan terörist sayısına. Bence en fazla 8-10 terörist tarafından yapılmıştır. Hatta belki de dağdan terörist bile gelmemiş olabilir. Bu eylemleri teröristlerin milis dedikleri köylerde yaşayan adamları bile yapmış olabilir. Anlaşılan bu yola asfalt dökülmeden yani olay gününden çok önce EYP (el yapımı patlayıcı) yerleştirilmiş ve araçlar geçerken patlama noktasını gören bir yerdeki birkaç kişi tarafından uzaktan patlatılmıştır. Sonra da bu herifler hızla olay yerinden uzaklaşmıştır. Bölgeye atılan timler eğer çatışmaya girmişlerse bu kaçan az sayıda teröristle veya bölgedeki başka teröristlerle çatışmaya girmiştir. Şehit cenazelerinin köylülerce çıkarılmasını da çok yadırgamıyorum. Başıma geldiği için biliyorum. Böyle bir mayın olayının ardından birlikler hemen yakın sırtlara yönelik operasyon yapıp eğer yakalayabilirse teröristleri imha etmeye çalışır (eğer personel ve birlik komutanları tecrübeliyse). Dolayısıyla olay yerinde sadece varsa yaralılara yardım edenler olur. Öte yandan Dağlıca taburu alan kontrolü mantığı içinde birliklerinin önemli bir kısmını emniyet tepesi ve üs bölgesi/bölgeleri'nde kullandığı için arazideki bu tür olaylara müdahale edecek fazla bir birliği de yoktur. Dolayısıyla olayın ardından öncelikle emniyeti sağlamaya çalışmış olmaları muhtemeldir. Ama bu olayın çok farklı bir özelliği de var. Tabur komutanı şehit, iki zırhlı araç imha olduğu için ilk anda emir komuta konusunda sıkıntı olmuş olabilir. Bir de bu kadar büyük patlamalar muhtemelen askerleri çok fazla tedirgin etmiştir. Hatırlarım, benim yaşadığım bir mayın olayından sonra uzun süre operasyonlarda asker yere basmamak için neredeyse ayak parmak uçlarında yürüyordu. Buradan konuşmak kolay ama olayı yaşayan bilir. İlk şoku atlatmak oldukça zordur. Hele birlik komutanı da şehit olmuşsa çok daha zordur. İşte bu sebeple muhtemel yeni mayınlardan şüphelenen bir rütbeli bölgedeki her şeyden haberi olan köylüleri dereye yuvarlanmış araçtan şehitleri çıkarmak için olay bölgesine götürmüş veya göndermiş olabilir. Bunları niye mi yazıyorum. Benim face listemdekilerin büyük çoğunluğu asker kökenli ama buna rağmen çok farklı ve bazıları da alakasız yorum ve paylaşımlar gördüm de ondan. Ayrıca bu kadar şehit verildiği bir zamanda politikayı biraz ertelemenin uygun olduğunu düşünüyorum. Elbette ki bu olayların sorumlularını herkes biliyor ama bence biraz güncel politikayı bir yana bırakıp acaba biz ne yapabiliriz diye düşünmekte fayda var. Bir kaç kişinin bu yöndeki girişimleri de bence oldukça önemli. Saygılar sunarım.