Mustafa Kemal Paşa’nın, 16 Mayıs 1919 Tarihine Kadar İstanbul’da
Yaptığı Faaliyetler.
Adana’dan trene binen Mustafa Kemal Paşa, 13 Kasım 1918
tarihinde, Haydarpaşa Tren İstasyonuna varır. İstanbul’da işgal kuvvetleri
gemilerini görünce çok üzülmüştür. Kendisini karşılamaya gelen Doktor Rasim
Ferid (Talay)’e; ‘’İstanbul’a gelmekle hata ettiğini, Anadolu’da kalmasının
daha iyi olacağını söyler.[1]
Mustafa Kemal Paşa, aynı gün Pera Palas hoteline
yerleşir. Birçok yabancı gazeteci ve Ordu mensubu da bu hotelde kaldığından veya
yemek için buraya geldiğinden hotelde çok değişik insanlarla görüşme imkânı
vardır. Ertesi gün, hotelde bulunan Daily Mail gazetesi muhabiri ile kendi
talebi üzerine bir görüşme yapar. Aynı gün Fethi ve Rauf Beylerle buluşur.[2] Onlarla birlikte; ‘’Yakında sizinle işbirliği yapmayı ümit ediyorum. İstanbul’a gel, sana
ihtiyacım var.’’ diyerek Adana’dan kendisini İstanbul’a çağıran Ahmet İzzet
Paşa’yı konağında ziyaret eder. Ahmet İzzet Paşa, 8 Kasım’da, sadrazamlıktan
istifa etmiş, yerine Tevfik Paşa hükumet kurmakla görevlendirilmiştir. Mustafa
Kemal’in de bu yeni hükumette Harbiye Nazırı olacağı konuşulmaktadır. Mustafa
Kemal Paşa, İzzet Paşa’ya istifa etmesinin uygun olmadığını söyler. Tevfik
Paşa’nın güvenoyu almasını Meclis-i Mebusan’da engelleyerek İzzet Paşa’nın
tekrar hükumet kurmasını ve kendisinin de bu hükumette görev almasını önerir.
Bu amaçla büyük gayret sarf etmelerine rağmen Tevfik Paşa hükumeti güvenoyu alır.[3] Harbiye Nazırı ise Ali Rıza Paşa olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa, fahri yaveri olduğu padişahla
görüşmek için de girişimlerde bulunur. 15 Kasım günü, Dolmabahçe Camii
mahfilinde, görüştüğü Padişah’a hükumette yer almak düşüncesini iletip
önerilerde bulunmayı umarken, kendi iktidarı derdine düşmüş olan padişah Ordu’nun
kendisine sadık kalıp kalmayacağını anlamaya çalışır. Ondan Ordu’daki
arkadaşlarını teskin etmesini ister. Padişah, İtilaf Devletlerinin kendisini
tahttan indirebileceğini de düşünmektedir.
29 Kasım tarihinde padişah ile ikinci defa görüşür.
Devleti bulunduğu tehlikeli durumdan kurtarmak için alınması gereken tedbirleri
söylemeyi planlamaktadır. Fakat bundan da bir sonuç alamaz. Tam aksine padişah
ile uzun süre beraber kalmasından dolayı; ‘’Padişah’ın
kendisi ile meclisi dağıtmak için fikir alışverişinde bulunduğu, Mustafa Kemal’in
kendisini tasvip ederek ordunun da aynı fikirde olduğu ve arkadaşları adına söz
verdiği’’ şayiaları yayılır.
Bu arada değişik çevrelerden birçok kişi ile
görüşmeler yapmaktadır. 20 Kasım günü, Anzak Kolordusu Komutanı İngiliz General
William Birdwood’un daveti üzerine Çanakkale Muharebelerinin tartışıldığı bir
görüşme yaparlar.
Hotelde kaldığı sırada Halep’ten tanıdığı Salih
Fansa ile karşılaşır ve onun daveti üzerine Fansa’nın Beyoğlu’ndaki konağına
taşınır. Burada da yaveri Cevat Abbas dâhil çeşitli arkadaşları ile
görüşmelerine devam eder.
Basına, politikayla ilgili demeçler verir ve bu
demeçlerde İngilizler hakkında kontrollü bir dil kullanır. Osmanlı
Hürriyetperver Avam Fırkası ile ilişki kurar. İttihatçılardan İsmail Canbulat,
Kara Kemal, Sevkiyatçı Rıza ile de yakın ilişki içine girer.[4]
Mustafa Kemal Paşa, bir süre sonra, Şişli Halaskar
Gazi Caddesi’nde bir ev kiralar ve oraya taşınır. Ev, İtalyan İşgal Kuvvetleri
Komutanlığı binasının karşısındadır. Annesi ve kız kardeşi de bu eve taşınırlar.
Bu dönem içinde, İstanbul’a çağırılan Kazım (Karabekir)
Paşa ile de iki defa görüşür. Bu görüşmelerde Kazım Paşa, ‘’kurtuluşun Anadolu’da olduğunu düşündüğünü’’ belirtmektedir. Kazım
Paşa, 23 Aralık tarihinde, Tekirdağ’da bulunan 14’üncü Kolordu Komutanlığı’na atandığından
İstanbul’dan ayrılır.[5]
Mustafa Kemal Paşa, Padişah ile üçüncü görüşmesini,
20 Aralık tarihinde, Yıldız Hamidiye Camii’nde yapar. Bu görüşmede ne
konuşulduğu bilinmemekle birlikte o dönemde Meclisi Mebusan’ın kapatılması ile
ilgili olduğu iddiaları yayılır. Bunda ertesi gün (21 Aralık), padişahın
Meclisi Mebusan’ı dağıtması da etkili olmuştur. Anlaşılan padişah, Abdülhamit
gibi tüm gücü elinde toplayıp ülkeyi saraydan idare etmeye niyet etmektedir.
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da kaldığı süre içinde,
Padişah ile toplam en az beş kez görüşmüş ve padişah ile irtibatı kesmemeye
özen göstermiştir. Dördüncü ve beşinci görüşmesi 12 ve 16 Mayıs tarihlerinde
olmuştur.
20 Aralık günü İstanbul’a gelen Ali Fuat Paşa,
kendisini evinde ziyaret eder. Gün boyu tartıştıktan sonra akşam saatlerinde şu
sonuca varırlar: ‘’Çıkar tek kurtuluş
yolu, bir milli mukavemet hareketi oluşturmaktır. Ordu ve millet el ele vermeli
ve beraberce hareket etmelidir.’’ Bunun için de şu hareket tarzlarını
tespit ederler: ‘’Askerin terhisini
derhal durdurmak, silah, cephane ve teçhizatı düşmana teslim etmemek, genç ve
yetenekli komutanları birliklerin başına tayin etmek, milli mukavemete taraftar
idarecileri iş başına getirmek, particiliğe ve parti kavgalarına son vermek, halkın
maneviyatını yükseltmek.’’ Bunları yapabilmek için de, Mustafa Kemal
Paşa’nın Harbiye Nazırı olmasının temin edilmesi gerektiğini düşünürler. Bu
sıralarda Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa, İsmet Bey ve görüştükleri birçok
arkadaşlarında hala, iyi bir hükumet ile mevcut duruma bir çözüm bulunabileceği
inancı bulunmaktadır.
Bir süre sonra, Akaretler Yokuşu’ndaki evini İtalyan
askerleri basar. Evi aramak isterler. Paşa, İtalyan elçiliğini arayarak
kimliğini açıklar ve yapılan yanlışın düzeltmesini ister. Elçilikten verilen
talimat üzerine İtalyan askerleri evi terk eder. Birkaç gün sonra da İtalyan İşgal
Kuvvetleri Komutanlığı’ndan bu evin İtalyan korumasında olduğu ve dokunulmaması
gerektiği yazılan bir levha getirilerek eve asılır. Anlaşılan İtalyan elçisi,
Mustafa Kemal Paşa’yı gelecekte kendi planları için değerlendirmeyi
düşündüğünden diğer İtilaf Devletlerine karşı korumaya karar vermiştir. Ancak
birkaç gün sonra İngiliz askerleri tarafından ev tekrar aranır. O sıralarda
Mustafa Kemal Paşa hala Harbiye Nazırı olmak için çaba göstermekle meşguldür.
Ancak, 30 Ocak 1918 tarihinde, Mustafa Kemal’in
arkadaşlarının da içinde bulunduğu 35 kişi tutuklanınca siyasi faaliyetlerini
azaltarak askeri faaliyetlere ağırlık vermeye başlar.[6]
Mustafa Kemal Paşa’nın bu dönemde, Sadrazam Tevfik
Paşa’yı kendi şoförüne kaçırtarak hükümeti devirmek maksadıyla Fethi, İsmail
Canbulat, Kara Kemal ve Rauf Bey ile bir ihtilal komitesi kurduğu ve bu
çabaların Ocak 1919 tarihine kadar sürdükten sonra bundan vazgeçildiği iddiaları
da bulunmaktadır.[7]
Mustafa Kemal ve Ali Fuat Paşa, amaçlarına ulaşmak
için, hükumetle işbirliği yollarını aramaktadırlar. Ali Fuat Paşa, Mustafa
Kemal Paşa’yı dâhiliye nazırı Mehmet Ali Paşa ile tanıştırır ve kendisine uygun
bir görev verilmesi için yardımlarını talep ederler. 1919 yılının Şubat ayına
geldiklerinde artık bu tür girişimlerden bir sonuç çıkmayacağına ve Anadolu’ya
geçip orada bir milli mukavemet teşkil etmek gerektiğine karar vermişlerdir.
Fakat görüştükleri üst rütbeli subaylardan sadece Rauf (Orbay) ve Refet (Bele)
ile birkaç Tümen komutanı ve kurmay subay Anadolu’da vazife almayı kabul etmektedir.
Bunun üzerine, Mustafa Kemal Paşa’ya, geniş yetkileri
olan bir görev temin ederek Anadolu’ya geçmesi için gayret sarf etmeye ve Ali
Fuat Paşa’nın Konya Ereğlisi’nde bulunan kolordusunun başına giderek kolorduyu
Ankara’ya taşımasına karar verirler. Bu kararı verdiklerinde üç kişidirler;
Mustafa Kemal, Ali Fuat ve Rauf Bey.
Bu arada, Tevfik Paşa kabinesi istifa eder. Fakat
görev yine kendisine verildiğinden 12 Ocak tarihinde hükümet tekrar kurulur. Bu
kabine göreve başlar başlamaz, eski İTC mensuplarının tutuklanarak
yargılanmasına başlanır. Fakat kararsız tavırları ile hiç kimseyi memnun
edemeyen Tevfik Paşa, 3 Mart tarihinde istifa eder ve 4 Mart günü Damat Ferit
Paşa hükumet kurar.
Partileri kapanınca örgütsüz ve savunmasız
kaldıklarını düşünen İTC mensupları, gelişmeler karşısında harekete geçerler. 3
Mart 1919 tarihinde, eski İTC mensuplarınca ‘’Teceddüt Fırkası’’ kurulur.
Fırkanın milletvekillerinden oluşan grubunun başkanı Fethi Bey’dir. Fethi Bey
daha sonra Minber isimli bir gazete çıkarır ve Osmanlı Ahrar Fırkası’nı kurar.
Mustafa Kemal Paşa, bu gazeteye ortak olur, yazılar yazar ve bu siyasi
yapılanmadan bir sonuç alınıp alınamayacağını araştırır. Fakat parti bir
ilerleme kaydedemez.
Bir müddet sonra İngilizler, ‘’Eski İTC mensubudur.’’
diyerek bazı aydınları tutuklamaya başlarlar. Bu arada Fethi Bey de tutuklanır.
Mustafa Kemal ise, muhtemelen çeşitli çevrelerle ve bu arada sarayla geliştirdiği
ilişkiler sayesinde tutuklanmaz.
Ali Fuat Paşa, 27 Nisan tarihinde, kolordusunun
başına gider. Mustafa Kemal Paşa, hemen her gün Rauf Bey ile görüşmelerine
devam eder. Rauf Bey etkili bir İTC mensubu olduğundan İTC’nin İstanbul’daki
çevreleriyle de irtibat halindedir. Mustafa Kemal Paşa İTC’nin kurucularından
Ayan Reisi Ahmet Rıza Bey ile de gizli görüşmeler yapmaktadır.
Fethi Bey’in tutuklanmasından sonra bazı gazetelerde
Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey’in de tutuklanması ile ilgili haberler çıkmaya
başlar. Bir gün, İsmet Bey ile evinde buluştuklarında, ‘’hiçbir salahiyet ve sıfat olmadan Anadolu’ya giderek bir milli
hareketin başlatılması için neresinin uygun olduğunu’’ tartışırlar. Anadolu’ya
gitmek fikri kafasında oldukça güçlenmiş durumdadır. Ancak daha gitme kararı
kesin değildir.
İzmir’in Yunanistan’a verileceğini öğrenen
İtalyanlar, Ege Bölgesi’nde Yunanistan karşıtı bir hareket başlatmaya çalışmaktadırlar.
Sforza, bu maksatla bazı kişilerle görüşmüş, onlar da; Mustafa Kemal Paşa’nın,
bir Yunan işgaline karşı askeri direniş yapabilecek en uygun kişi olduğunu
söylediklerinden kendisini evine davet etmiştir. Bu görüşmede Kont Sforza, kendisini
kazanmak için olsa gerek, İngilizlerin bazı generalleri tutuklamasını ima
ederek kendisini korumak için İtalyan elçiliğinin emrinde olduğunu
bildirmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Kont Sforza ile, en az bir defa daha
görüşmüştür. Sforza’nın ülkesine gönderdiği raporlara göre; ‘’Mustafa Kemal ve arkadaşları (o onlara
İttihatçılar diyor) Türkiye Birleşik Devletleri’ni kurmak için hazırlanıyorlar.
Azınlıklara geniş haklar verecekler. Eğer Avrupa kontrolünden kurtulmak
istiyorlarsa, İtalya ve diğer Batılı devletlerden müşavir tayin etmeleri
gerektiğini kendilerine söyledim. Tek başlarına iktidara gelirlerse, İtalya’nın
desteğini talep ediyorlar.’’ diyordu. Sforza anılarında ise; ‘’1919 yılı başlarında, İngiliz ajanları
Mustafa Kemal’i Malta’ya sürmeyi planlıyorlardı. O, bundan haberdar oldu ve
desteğime güvenip güvenemeyeceğini sordu. Ben de ona; elçilikte bir dairenin
emrine amade olduğunu söyledim. Bu öğrenildi ve İngilizler diplomatik
karışıklığa sebep olacak bu girişimde bulunmadılar.’’ diye
yazmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa, bir başka yabancı şahıs olan,
Fransız elçiliğinde görevli İskoç Presbiteryen Kilisesi Papazı Robert Frew ile
de görüşmüştür. Fakat görüşmede neler konuşulduğunun detayları bilinmemektedir.
Kazım Karabekir Paşa, 24 Şubat 1919’da, Erzurum’daki
15’inci Kolordu’ya tayin olduktan sonra 11 Nisan günü Mustafa Kemal Paşa ve
Rauf Bey ile ayrı ayrı görüşür. Rauf Bey’e; ‘’İstanbul’da bir şey yapılamayacağını, herkesin Anadolu’ya, tercihan da
Şark’a gelmesi gerektiğini’’ bildirir. Rauf Bey de; ‘’Kendisiyle hemfikir olduğunu, Mustafa Kemal Paşa’nın da aynı şekilde
düşündüğünü, yakında kesin kararın verileceğini’’ söyler. Kazım Paşa, Mustafa
Kemal Paşa’ya ise; ‘’Doğu’da değişik
adlar altında toplanmış olan kuruluşları birleştirerek Erzurum’da bir karşı
koyma merkezinin yaratılmasının ve Milli bir Türk hükumetinin temellerini
kurarak buradan harekete geçilmesinin yerinde olacağını’’ söyler.[8]
Nisan 1919’da, İşgal Orduları Komutanlığı’nca;
Samsun ve civarında Rum çetelerinin yaptığı terör olayları ve buna Türklerin
gösterdiği reaksiyondan dolayı ortaya çıkan çatışmaların önlenmesi için tedbir
alınması istenir. Osmanlı hükumeti de bu tür asayiş olaylarının tüm Anadolu’da
yaygın olduğunu değerlendirerek tüm bunlara çözüm olur ümidiyle, ‘’Ordu Müfettişliği’’
sistemini tesis eder. Kurulan müfettişliklerden birine, Ali Fuat Paşa’nın
babasının da desteğiyle, Mustafa Kemal Paşa’nın, atanması sağlanmaya çalışılır.
Daha önce tanıştığı dâhiliye nazırı Mehmet Ali Bey’in aracılık etmesiyle Damat
Ferit Paşa ile tanıştırılır. Mustafa Kemal Paşa, Nutuk’ta; ‘’Genelkurmayda çalışan ve amacından bir dereceye kadar haberdar olan
bazı kimselerle görüştüğünü, müfettişlik görevinin kendisine verilmesinin onlar
tarafından sağlandığını’’ belirtmektedir.[9] Böylece, Ordu bölgesindeki
bütün askeri birliklerle sivil makamlara emir verme, bölgesine komşu askeri
birlikler ve sivil makamlarla irtibat kurma gibi geniş yetkiler ve büyük bir
karargâh heyeti ile 9’uncu Ordu Müfettişliği görevine atanır.[10]
Bu sıralarda, Şakir Paşa’dan sonra Harbiye Nazırı
olacak olan Cevat (Çobanlı) Paşa ve Fevzi (Çakmak) Paşa, Mütareke’den sonra
ülkenin bazı bölümlerinin işgal edilebileceği görüşünden hareketle neler
yapılabileceği konusunda sık sık tartışmaktadırlar. Bu toplantılara zaman zaman
Mustafa Kemal Paşa da katılmaktadır. Mustafa Kemal Paşa, Cevat Paşa ve Fevzi
Paşa gibi başta İsmet Bey olmak üzere güvendiği birçok kişi ile de benzer
toplantılar yaparak bu toplantılarda bazı ortak kararlar almaktadır.[11] Nisan 1919 tarihinde bir
araya gelen Mustafa Kemal, Cevat (Çobanlı) ve Fevzi (Çakmak) Paşalar ile de
yapılacak şeyler hakkında genel bir mutabakata varırlar. Bu mutabakata göre; ‘’ordu
müfettişliklerinin biran önce kurularak ordunun emir ve komutasını ele almak ve
yeniden düzenlemek, mümkün olduğu kadar silah, mühimmat ve cephaneyi Anadolu’da
depolayarak İtilaf Devletleri’ne teslim etmemek, İstanbul’daki hükumet, İngilizlerin
elinde esir durumda olduğundan Anadolu’da milli bir idare vücuda getirmek,
ortaya çıkmakta olan milli galeyandan yararlanarak milli kuvvetler teşkil etmek
ve kurulacak milli idarenin bu kuvvetlere dayandırılmasını sağlamak, müdafaa
ile birlikte saldırganlara karşı saldırı ile cevap vermek’’ esasları kabul
edilmiştir.[12]
Tüm bunlardan da anlaşıldığı gibi Mustafa Kemal Paşa,
İstanbul’a gelirken hükumette bir görev almak, Harbiye Nazırı olmak ve siyasi
olarak etkili duruma gelmeye çalışmak niyetindedir. Bunun için çeşitli
girişimlerde bulunup başarısız olunca, siyasi parti kurmaktan gazeteciliğe
kadar değişik denemelerde bulunmuştur. İstanbul’da, başta padişah olmak üzere
değişik askeri ve sivil şahıslarla görüşmüş, İngilizlerce tutuklanmamak için
onlara karşı kontrollü bir dil kullanmış, bunun için İtalyanlarla bile irtibata
geçmiş ancak sonunda İstanbul’da bir şey yapılamayacağı kanaatine varmıştır. Bazı
İTC mensupları da dâhil olmak üzere genellikle cephelerden gelerek Harbiye
Nazırlığı emrine girmiş eski ordu ve kolordu komutanları ile ülkenin kurtuluş
çarelerini tartışmış ve onların çoğunun da aynı fikirde olduğunu görerek
Anadolu’ya geçmenin yollarını aramıştır. Bu kapsamda mücadelenin genel
esaslarını bu kişilerle konuşup tespit etmiş ve onlarla bir takım sözlü
anlaşmalar yapmıştır. Tüm bu hazırlıkların sonunda ortaya çıkan Ordu Müfettişliği
kurulması kararından da faydalanarak geniş bir kadro ve geniş yetkiler ile
Samsun’a hareket etmiştir. Yola çıkarken elinde ana hatları ile belirlenmiş bir
program, İstanbul’la haberleşmede kullanacağı gizli bir şifre ve geride kalan
bazı kişilerle yaptığı sözlü anlaşmalar vardır.
[1] Aydemir,
Şevket Süreyya, Tek Adam, 1’inci Cilt, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1991, s.337.
[2] Yalçın, a.g.b., s. 13.
[3]
Yalçın, a.g.b., s. 13-14.
[4]
Yalçın, a.g.b., s.14-16.
[5]
Taşkıran, Cemalettin, Milli Mücadele’de Kazım Karabekir, AAM, Ankara, 2008,
s.44
[6] Yalçın, a.g.b., s.15-18.
[7]
Yalçın, a.g.b., s.15-16.
[8] Taşkıran, a.g.e s.46-47.
[9]
Nutuk, a.g.e., s.23.
[10]
Aydemir, a.g.e., s.356-402.
[11] Nutuk, s.47. Ayrıca Bkz. Aydemir, Şevket
Süreyya, İkinci Adam, 1’inci Cilt, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1993, s.124-126.
[12] Türkmen, Yeni Devletin Şafağında…, s.11.